Kiev Milli Taras Şevçenko Üniversitesi Türkoloji Bölüm Başkanı Doc. Dr.
Sayın İryna Pokrovska’nın çevirisini yaptığı, Ukrayna Edebiyatının
klasiklerinden olan Kaydaş Ailesi Romanını okudum.
Romanın karakterleri çok ustaca tanıtılmış. Şuan Kaydaş Ailesi’nin tüm
karakterleri yakından tanıdığım kişiler gibi. Bir kitap okumamışta, direk bu
yaşamın içinde olmuş veya bir filim seyretmiş gibiyim.
Kaydaş Hanım, Motrya, Karpo, Lavrin ve hayranı olduğum Meleşka ve
Meleşka’nın ailesi Balaş’lar, hepsi tanıdığım kişiler ve köyleri, Kaydaş
Ailesinin Köyü, Meleşka’nın köyünün olduğu bölge Biyevtsi, buraları, kendi
köyüm gibi bilmekteyim. Ros Nehri, değirmen ve çevresi bildiğim yerler. Buralar
gerçekten var mı?
Romanda Yüzyıl öncesi anlatılmaktadır. O köyler ve O İnsanlar, Ukrayna’da
halen yaşıyorlar ve benim çok yakından tanıdığım dostlarım, arkadaşlarım gibiler! Oraya gidersem, o
köyleri ve Kaydaş Ailesi’ni göreceğim gibi bir his var içimde!
Ukrayna hakkında kendimi çok bilgili sanıyordum! Fakat bu romanı okuyunca,
aslında çok yüzeysel bilgilere sahip olduğumun farkına vardım!
Yukarıda da belirttiğim gibi, Romanda Ukrayna’nın yüzyıl öncesi, iki
köyünde geçen olaylar anlatılmaktadır. Bildiğim kadarıyla Ukraynalılar, Hıristiyan
ve Ortodoks mezhebine mensupturlar. Bu romanda, o günün insanlarının ne kadar
dindar olduklarını, birçok dini bayramlarının olduğunu ve Cuma gününün de Onlar
için kutsal bir gün olduğunu görünce gerçekten çok şaşırdım.
Ayrıca bayanların başörtüsünün, sadece İslamiyet ait bir kural olduğunu
sanıyordum. Fakat bu romanın kahramanı bayanların en değer verdiği şeylerden
birisinin de başörtüsü olduğunu okuyunca şaşkınlığım daha da arttı!
Yine bu romanda o gün itibariyle, Ukrayna Halkının din adamlarına çok
saygılı olduklarını ve güvendiklerini gördüm. Birçok sorunları için Köyün
Papazına başvurmaktaydılar ve Papaza karşı çok saygılı davranmaktaydılar.
Sonra Kiev’deki dini mabetler, tek tek, ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktaydı ve halkın bu mabetlere çok saygıları olmakla beraber, bizim burada olduğu gibi Din Adamlarının, buraları bir kazanç kapısı yani bir nevi ticarethaneye çevirdiklerini de görünce durum tirajı komik bir hale geldi!
Masum insanlar, buralara çok içten duygularla ve saygıyla giderken
buradaki Din Adamları, bu insanları, hem duygusal hem de maddi yönlerden
sömürmekteydiler!
Montaigne’ye ait bir sözü hatırladım. “Her
insanda, insanlığın bütün halleri vardır.” Bu romanı
okurken, birçok gelenek, görenek örf ve
adetlerin bizimle çok benzer olduğunu gördüm. Gelişen ulaşım ve iletişim
teknolojileriyle şuan dünya aslında tek bir ülkeye dönüşmek üzere. Her ülkede
global şirketlerin alışveriş merkezleri bulunmakta ve her ülkede bu şirketlerin
ürünleri satılmaktadır.
- Kutsal Cuma günü olmasına rağmen sert bir şekilde konuşarak barakaya
girdi!
- Kendime çiçek gibi güzel ve bir yaz gibi huzurlu bir kız seçeceğim
dedi.
- Tanrı bize mutluluk ve sağlık versin, ölülere ise rahmet eylesin.
İşlerimizi tamamlamaya yardım etsin, sende kızım mutlu ve sağlıklı ol.
Kayınpederine ve annene itaat edersen eğer Tanrı sana mutluluk verir.
- Tanrı bize ve bizim çocuklarımıza uzun, mutlu bir ömür versin. Sende kızım hep su gibi sağlıklı, gül gibi güzel ol. Evimize mutluluk gelsin ve yaşlılığım rahat geçsin. Tanrı sana suda balık gibi rahat ve neşeli yaşam nasip etsin.
Kaydaş Ailesi'nin Yazarı İvan Neçuy-Levıtskıy